İşim gereği, ve sportif amaçlı olarak dünyanın birçok ülkesini gezdim. Öyle ülkeler var ki, bizim sahip olduğumuz tarihin ve güzelliklerin zerresine sahip değiller. Fakat ürünü öyle güzel ambalajlayıp sunuyorlar ki, sizde taa binlerce kilometre öteye bunları görmeye gidiyor, üstüne fahiş yüksek gişe fiyatları ödeyip, profesyonel sunum karşılığında vayy bee diyorsunuz. Ülke vitrinini öyle güzel süslüyorlar ki, döndüğünüzde anlata anlata bitiremiyorsunuz. Öyle ülkeler var ki, meşhur oldukları yapıların aslında bizimkilerle kıyas kabul etmeyeceğini bilirsiniz.
Biz sanayi, üretim, ihracat diyoruz ki, kültür turizminin altyapısını sağlam atmazsanız, üretiminiz için sürekli müşteri bulamazsınız. Sizin vazgeçilmez olmanız için, sahip olduklarınızın ambalajını gerçekten çok iyi tasarlamanız, ve bununla birlikte iyide pazarlayabilmeniz lazım. Yabancı müşterilerimle bir araya geldiğimde, Çin’de, Pakistan’da ya da bir diğer ülkeden aldığı ürünlerden bahsederken, ya orada yaşadığı turistik atraksiyonlardan, ya da yediklerinden bahsederler. Bu bir cazibe ve çekim merkezidir. Bizim Denizli olarak sahip olduğumuz hazinelere şöyle bir bakarsanız, nasıl inanılmaz bir hazineye sahip olduğumuzu göreceksiniz. Denizli Belediyesi bu değerlerin çok güzel farkında ve bu doğrultuda çok muazzam adımlar attılar. Laodikya, Tripolis kazıları ve kent müzesi ile yapılan çalışmalar, bu işe bir pazarlama üstadının elinin değdiğini gösteriyor. Bir sanayi kenti, hem müşteri, hem de yüksek nitelikli eleman çekebilmek için hem cazip bir turizm merkezi, hem de cazip bir sosyal yaşam altyapısına sahip olması gerekiyor. Bu hizmetlerinde son derece hızlı yapılması gerekiyorki, dünyadaki yaşanan tempoya uyum sağlayabilsin. Neticede yatırımcısından, çalışanına kadar herkesin iş yapan bürokratlarına ve politikacılarına sahip çıkması lazım.
Ancak önemli bir eleştirim, bir ülkeye ilk attığınız adımda bir yabancının üzerinde oluşacak olumsuz izleminler;
Pasaport kontrolü yapan polislerin keyfi mimik ve hareketleri (bunları birde arap ülkelerinde görebiliyoruz sadece)
Taksilerin vehameti – Burada Türkiye ye kocaman bir sıfır !
Yabancı dil fakiri olmamız
Turizm personelinin yetersizliği
Sokak satıcıları ve yapışık esnaf
Raylı ulaşım sisteminin olmaması. Gezgin turist trene biner !
Müze ve örenyerlerinde yetersiz sunum, tanıtım materyali ve görseller
Yine bu bölgelerin yöneticilerinin ve kadrolarının yetersizliği (bazen gerçekten çok trajikomik olabiliyor)
Genel anlamda A+ sınıfa hitap edecek bir altyapıya sahip olmamamız
Öğrencilik dönemimi turizmde çalışarak finanse etmemden dolayıda bu konuda fikir sahibi olduğumu ayrıca belirtmek isterim.
Ama maalesef biz öyle bahtsız bir milletiz ki, derdimizi anlatamıyoruz, anlatabilsek bile acaba anlıyorlar mı ? Maalesef kumaş bu ….
Sevgilerimle…..