Önyargılı veya sabit fikirli olmak için gerekçelerimizi öne sürerken, büyük bir anlamda kişisel profilimizi de ortaya koymuş oluyoruz. Durduğunuz yere göre bakışınız değiştiği için, bunları göreceli kavramların arasına yerleştirebilirsiniz.
Algı yönetimi ise tecrübe gerektirir. Bir siyasetçinin, ekonomistin, kanaat önderinin algı yönetimi farklılık gösterse de, herbiri aynı neticeye ulaşmak için kullanılır. Siyasetçilerin nasıl algıları değiştirmeye yönelik çaba gösterdiklerini, siyaset sahnesinin hareketlendiği seçim öncesi dönemlerde zaten görüyoruz. Her ne kadar zıt bir rengi kendi renginize katmak zor gibi görünse de, kendi renk gurubunuz içinde yer alan başka bir renk tonunu kendi saflarınıza katabilmeniz, ancak ve ancak “algı”yı değiştirmeniz ile mümkün olabilir. İşe siyasetten girdik, fakat bir iş adamı vizyonunda algıları doğru yönlendirmenin önemini, bir alanda “yoksunluk” hissi oluştuğu zaman görebiliyorsunuz. Bu da aslında sorunun “akut” hale geldiğinin bir göstergesi oluyor.
Örnek olarak gösterecek olursak, tekstil sektörünün algısı kamuoyunda son derece olumsuz olduğunu söyleyebiliriz. Bunun temel sebebi ise “algı” noktasında herhangi bir çalışma yapılmamış olması ve negatif algıyı oluşturan olumsuzlukların daima daha güçlü ortaya çıktığıdır. Sadece “haber”ler ekseninde değerlendirirsek, karşısında olumlu haberlerin yapılması da durumu “nötürize” etmeye yetmeyecektir. Burada sahada yapılan çalışmaların önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Sahada iğne ile kuyu kazmaya benzeyen yapılan ince çalışmalar belki “algı” üzerinde bir etkisi olmadığı düşünülse de, bir bütün olarak baktığınızda en etkili metod olduğunu göreceksiniz.
Bu arada “algı”üzerinde deneyimlediğim en önemli tespitim ise, son dönemde yaptığım yoğun “6 Mart Dünya Türk Havlu ve Bornoz Günü” çalışması oldu. Bu çalışmanın yavaş yavaş “Türk Tekstil Şenliği” ne doğru kaydığını ve direk olarak algı üzerinde büyük bir etkisi olduğunu gördüm. Netice olarak kamuoyu da bunun kitlesel algı etkisindeki sonuçlarını pek yakında görecekler.
Sevgilerimle…