İlerleyen yaşların ardından geriye doğru baktığınızda, acaba yaşamımda benim için ayrılan alanın sınırları ne zaman,nasıl ve nereye kadar çizildiğini sorgularız.
Bu sınırlar etrafıma konurken neler hissettim ve neler yaşadım. Sınırlara dayanmak, acı, hayal kırıklığı, hüzün, üzüntü, kırılma, pişmanlık ve buna benzer duygular içerir. Doğuşumuzdan itibaren sınırlar belirlenmeye ve kalıplar dökülmeye başlanıyor nihayetinde.
Bizim bu sınırları ne kadar zorlayıp genişletebildiğimiz ve kalıpları ne kadar esnetebildiğimiz ile birlikte başarımız ve kariyerimiz belirlenmiş oluyor. Öğrenciler, Gençler, Çalışanlar, Yaşlılar, önce zamanın algıladığımız sınır ve kalıplarını bir kenara bırakıp, hiçbir şey için geç olmadığını hatırlatmak isterim. Bir arkadaşımın Facebook ta paylaşmış olduğu iki satırda şunu yazıyordu; “50 yaşında bir adam doktor olmaya karar vermiş.
Çocukları sormuş: Bana ne yapacaksın doktor olup, 8-10 sene okuyacaksın ?. 60 ında anca doktor olabileceksin, Gel vazgeç. Olsun demiş adam. 60 ıma girdiğimde hiç olmazsa doktor olarak gireceğim, demiş” Son zamanlarda sıkça duyduğumuz ve sayın bakanımızın da dilinden düşürmediği Mevlana Celaleddin Rumi’ye ait sözle Bu alana reklam vermek için tıklayınız yazımı bitirmek istiyorum.
“Her gün bir yerden göçmek
Ne iyi Her gün bir yere Konmak
Ne güzel Bulanmadan, donmadan Akmak
Ne hoş Dünle beraber Gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa Düne ait
Şimdi yeni şeyler Söylemek lazım”