Savaş veya Barış Oy Pusulasında


ABD başkanlarını Jimmy Carter dan itibaren tek tek sayabilen bir kuşaktanım. Jimmy Carter benim ilkokul dönemimde sıkça tek kanallı siyah beyaz televizyon yayınları döneminde, Bülent Ecevit, Süleyman Demirel ve Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ile birlikte adı geçerdi. Carter dan 4 dönem öncesinde bir suikast sonucu yaşamını yitiren John F. Kennedy ise yine benim çocukluk dönemimde merhum Adnan Menderes ile birlikte yer aldığı tablolar evlerimizi süslerdi. 60’lı ve 70’li yıllarda ABD Vietnam savaşı ile anılırken, uzun yıllar bu savaşın travmasını atlatamadı.

2. Dünya savaşı ile birlikte başlayan ABD nin yükselişi, 8 Kasım 2016 seçimleri ile birlikte kritik bir eşiğe geleceği kaygısı etkisini son 2 yıldır “şiddetle” hissettiriyor. ABD başkanı Obama, destek verdiği başkan adayı Clinton yararına yaptığı bir konuşmada, Amerikan değerlerinin oy pusulasında olduğunu ifade etmişti. “Bir Cumhuriyetçinin ardından bir Demokrat” geleneğinin bozulduğu ender görülen bir hadise olsa da, ABD belki ilk kez bu kadar belirsiz ve sürprizlerle dolu bir seçime doğru gidiyor. Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump ın, ABD nin önde gelen basın kuruluşları tarafından adeta alaya alınmasına rağmen gösterdiği şaşırtıcı yükseliş ile Clinton un neredeyse kesin gözüyle bakılan başkanlığının pek öyle çantada keklik olmadığını gösterdi. Anketler Clinton u önde de gösterse, bazı zamanlarda kafa kafaya gittiklerini de ortaya koymuştur. Trump “modern” dünya tarafından alaya alınsa da, karşısında inanılmaz bir destekle ayakta kalmaya çalışan Clinton u 8 Kasım da ciddi olarak zorlayacağı ortada. Çılgın ve öngörülemez Cumhuriyetçi Trump mı kazanır, yoksa “derin” ve “tehlikeli” kadın Clinton mu başkanlık yarışını göğüsler merak ede duralım, sonuç olarak dünya barışı için her ikisinin ümit olmadığı ortadadır. 60’ların Hippisi, çiçek çocuğu Bill Clinton döneminde ABD nin ulusal politikası nasıl değişmediyse, bugün dünyanın farklı noktalarında siyasi ve silahlı gücünü ortaya koyarak kendi toprakları dışında yürüttüğü savaşlara devam edecektir.
Acıların dindiği, adaletin ve dünya barışının tesis edileceği bir geleceği ummanın bir ütopya olduğunu düşünebiliriz. Bunu ne çiçek çocuk Bill Clinton, ne de Nobel barış ödülü sahibi Barack Obama başarabildi, ki eski first lady Hillary Clinton un da böyle bir istek ve arzu içinde olduğuna inanasım gelmiyor açıkçası.
Dünya’nın artık savaşa, açlığa, cehalete değil, barışa, refaha ve aydınlık günlere ihtiyacı var. Bunu ancak dünya vatandaşları isterse, ve gerçekten isterse tesis edebilir. Bu düzen böyle gelmiş, böyle gitmeye çalışıyor. Yine dur diyecek olan bizleriz. Ancak bu Barack Obama nın dediği gibi oy pusulası üzerinde olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Sandıktan çıkacak her iki seçeneğin dünyaya bir yararı olmayacaktır, belki işleri daha da kötüye götürebilir.
Sevgilerimle,
İsa DAL

Beğendiniz mi? O halde paylaşın