Nezaket ve saygı bir başka baharda


Çocukluğumdan beri nezaketi aradım. Kapıyı birilerine açtığınızda, birilerine yol verdiğinizde, alışveriş yaptığınızda, ikramda bulunduğunuzda, önceliğinizi başkalarına verdiğinizde, gizliden jestler sunduğunuzda ve üstelik bunları tanımadığınız insalara yaptığınızda.…

Ama beklediğim sadece verici durumundayken dahi mütevazi bir nezaket olmuştur. Nezaketi ve belki de saygı demek daha doğru olacak, beklentinizi her ne kadar asgariye indirsenizde, bir yerde bu ukte insanın içinde yara ediyor. Hadi diyelim bizim nesil ve öncesinden beklemiyoruzda, bizim çocuklarımızdan bir ışık görme isteğimizde sanırım ayrı bir yaraya işaret ediyor.

Kültürümüzden gelen saygıyı aktaramadığımız bir nesil yetişiyor maalesef. Örnekleme yapmayacağım, fakat ihmaller girdabında kendi kendine yetişmeye çalışan gençliğin, farkında olmadan içine düştüğü bu durumu sorgulamamız gerekiyor. Çağımızın iş yaşantısı içinde, aynı mekan içinde ailelerin iletişimsiz yaşam tarzının bir sonucu, sorumlulukların sadece maddi boyutta yerine getirilmesi ile ortaya çıkan bir çelişki yumağı.

Çocukların bu karmaşayı algılama şekilleri ve yorumları sonucu ortaya çıkan duyarsızlıkları, ancak ailelerin onlara sunabildikleri kadarıyla oluştuğu söylenebilir. Bu nedenle asıl itibariyle çocukların karakterini şekillendiren aile içi eğitimden ziyade, bu toplumun konjonktürel yapısı ve dinamiğini oluşturuyor. Popüler kültürün, altyapısı bozulmuş bir toplum ile aynı potada eriyen bu “gelişimi”, hazmedilmemiş çiğ bir olgu görünümünü ortaya çıkıyor.

Yokluklar ve yoksunluklar içinde büyümüş nesillerin çocuklarının bugün ortaya çıkmış olan bu görünümü tam anlamıyla bir haksızlık. Bu iş neticede “diktelerle” olmuyor. İçinde muhakkak samimiyet, sevgi ve mutlaka nezaket olması elzem. Gelişen bir toplumun acı kayıpları içinde, göreceli bir medeniyet yaşıyoruz ve yaşatıyoruz.

Artık 50 sine merdiven dayamış biri olarak ümidimi yitirmeden “ummaya” devam ederken, bir taraftanda özeleştiride bulunarak, “eylemsizliğimizi” sorgulamak ve öncelikle kendimizi yargılamamız gerekiyor. Bu çocukların “uygunsuz” gelişimini oluşturan biz ebeveynler ve toplumun bir bireyi olarak maddi hesap kitabı bir kenara bırakıp, içimizdeki sevgiyi, saygıyı ve nezaketi arayıp ortaya sermemiz lazım. Sevgilerimle, İsa DAL

Beğendiniz mi? O halde paylaşın