KRİZ SÖYLENTİLERİ VE GÜNDEM KÖRLÜĞÜ


Yabancı kaynaklar tarafından piyasalara derinden ve ısrarlı şekilde pompalanan “kriz” söylentileri, son dönemlerde iyice artış gösterdi. ABD’de başlayan ve ardından Avrupa’nın da uygulamaya başladığı global oyun içinde, ülkeler senaryonun bir parçası haline getirilmeye çalışılıyor. Ülkemize de bu paradigmayı yerleştirmek amacıyla somut ve soyut saldırılar düzenlenmeye devam edilmektedir. Kriz söylentileri çıkınca ilk aklınıza gelen şey tasarruf olacaktır. Savurganlığın sorun olduğu ülkemizde kuşkusuz tasarruf doğru bir yaklaşım olacaktır, ancak bunda da reçeteye uygun hareket edip, doz aşımına gitmemek gerekir. Dozaj aşıldığında ise işveren işçi çıkartmaya, ya da işçi maaş zammını yapmamakla, çalışan ise tüketmemekle birbirlerini cezalandırırlar.

Gündem kriz söylentileri ile meşgul olsun, bizde olaya farklı bir açıdan bakmaya çalışalım derim. Doğa bir denge üzerine kurulu ve kaldırabileceği ölçüde bazı hamleleri tolere edebilir. Para ve finansta aynı şekilde. Bu nedenle ah vah kriz kapıda demek değil, genel iş yaşamında daha uzun vadeli ortalamalara bakmak gerekir. Kriz gelir geçer ve 10 yıllık dönem için 2-3 kriz yaşayabilirsiniz. Bu krizleri nasıl atlattığınız ve bu 10 yıl içinde kaybettikleriniz ve kazandıklarınızdan çıkan sonuç, sizin krizleri nasıl iyi yönettiğinize bağlıdır. Kriz öncesi ve kriz esnasında rasyonel yönetim kabiliyeti gösteren şirketler, asıl bu dönemleri fırsata dönüştürebilenlerdir. Somut ifadelerle, kriz öncesi ürün geliştiren, müşterilerini daha sık arayıp soran ve ziyaret eden, kendini yenileyen ve personelini motive edebilen şirketler, rakiplerine göre önemli avantajlar sağlayacaklardır. Bu nedenle krize meydan okuyup, kapitalizmi kendi silahı ile vurmak, bir anlamda doğal dengeyi sağlamak için gereklidir. Hayata lütfen ümitsizliğe kapılıp olumsuz bakmayalım, pozitif olun, bundan emin olun pişmanlık duymayacaksınız.

Beğendiniz mi? O halde paylaşın
,