İnternet ve tehdit altında ‘Demokrasi’


Kablolu TV yayını icat edildiği zaman, bu teknoloji batı medeniyetlerinde uzun süre tartışıldı. Kablo üzerinden gelen bir yayın, yine kablo üzerinden de gidebileceği için, kişisel mahremiyetinizi tehdit eden bir teknoloji olarak değerlendirilmiştir. Bugün MOBESE ler ile, sokaklarda, binalarda, yaşam alanımızın birçok yerinde üzerimizde gözlerin olduğunu biliyoruz. Öyle ki yaşam alanımız derken, elimizdeki cep telefonları ile en mahremimize kadar işitilme ve görülebilmemiz mümkündür. Dizüstü bilgisayarımızın ve cep telefonumuzun kamerasında, konum bildiren mekanizmalarından dolayı nerede ne zaman, ne yaptığımızı teknolojik olarak izlenebilmesi mümkündür. Harita hizmeti sunan arama motorlarının, tepelerinde 360’ kamera ile donatılmış araçları ile sokaklarda karşılaşmışsınızdır. Bugün haritalara girip nokta görüntülemek istediğinizde, belki kapınızın önünde, ya da başka bir yerde siz ya da aracınız veya ailenizin “buzlaştırılmış” görüntüleri ile karşılaşmanız mümkün. Teknolojinin ilk denendiği ve internet demokrasisisin yüksek sesle telafuz edildiği ülkelerde buna benzer uygulamaların başlaması, gelecekte oluşabilecek kişisel tehditlerin belki yeterince irdelenmediği ve “gerçek” demokrasiye olan “güven” in ne kadar güçlü olduğunu bize gösteriyor.
İndirdiğimiz uygulamaları birçoğunda kamera ve ya mikrofon erişimine imkan veren sözleşmeyi onaylıyoruz. Teorik olarak siz uygulamayı açsanız da açmasanızda, farklı niyetlerle sizi izleyebilmeleri aslında mümkündür.
Bunların dışında sizin nelerden hoşlandığını veya hoşlanmadığınız, kimlerle oturup kalktığınız, hangi sosyal statüde olduğunuz, en çok kimlerle etkileşimde olduğunuz, zamanınızı nasıl değerlendirdiğiniz gibi saymakla bitmeyecek birçok eyleminiz hakkında da bilgi toplanabiliyor. Sosyal medya ve internet ile ne kadar ilgileniyorsanız, sizin hakkınızda o kadar fazla bilgiye ulaşmak mümkündür. Gelecek teknoloji ile davranışlarımıza ve reflekslerimize ilişkin verilerin analizi ile daha kontrollü ve öngörülebilir bir toplum yapılandırmasına gidilebileceği kaçınılmaz görünüyor. Buna sağlığımıza ilişkin veriler eklendiği zaman, işte o zaman tam anlamıyla robotik bir kontrol altına girmemiz kaçınılmaz görünüyor. Bu noktada internetin özgürleşmesi acaba ne ölçüde demokratikleşmemimiz anlamına geliyor ? Tam burada aslında “demokratikleşme” altında anlatılan hikayelerin tam bir safsata olduğunu düşünebiliriz. Çünkü bizi özgürleştirme ve demokratikleşme adı altında, daha da fazla köleleştiren bir toplumsal düzene itilmeye doğru gittiğimizi düşünebiliriz.
Bildiğiniz gibi Çin’de Facebook, Twitter ve Google gibi popüler internet kültür ürünleri neredeyse başından beri yasaklı. Çinlilere sorduğunuzda ise, “toplumun gereksiz yere kafasını karıştırmamak gerekir” deniyor. Eh, haksızda sayılmazlar. Arama motorunda aradığınız anahtar kelime sonucunda size aranıp verilen sonucun, gerçekten sizin aradığınız mı, yoksa sizin bilmenizi istenilen sonuçların mı sıralandığından emin olabilir misiniz ?
Yukarıda bahsetmiş olduğum etkenlerden dolayı, hür iradeniz ve özgürlüğünüzü, güya “demokratikleşme” adı altında kendi elinizle “egemen” güçlere teslim etmiş oluyorsunuz. Bu sebeple Çinlilerin kendi sosyal mecralarını ve arama motorlarını oluşturmuş olmaları daha anlaşılabilir hale geliyor.
Şu anda bu saydıklarım sizi belki biraz endişelendirse de, gerçek tehlikenin asıl olarak bizim gerçek “Demokrasi” ve “Bağımsız” lığımız söz konusu olduğunda karışımıza muazzam bir tehdit olarak çıkacağı kesin. Buradan sonra senaryolardan bahsetmek yerine, sizin biraz bunu üzerinde farklı açılaradan düşünmenizi rica ediyorum.

Beğendiniz mi? O halde paylaşın