Sadece yerelde değil, uluslararası podyumlarda uyanık birçok dolandırıcı, kendilerine farklı ülkelerde avlayabilecekleri bazı kurbanlar aramaya devam ediyorlar. Ben ihracatçı olarak çalıştığım süre zarfında bunlardan onlarcası ile karşılaştım ve halende karşılaşmaya devam ediyorum. Yıllar geçtikçe kişiler, ülkeler ve format değişsede, yine yöntemde bir farklılık göremiyorsunuz. Bunlardan size bazı örnekler vermek istiyorum.
3 yıl kadar önce bir Alman firmasından önce ufak seviyede, ardından yüksek miktarlarda bir talep aldım ve her zamanki ciddiyetimizle teklifimizi verdik. Numune aşamasınıda geçinceye kadar herşey gerçekten prosedüre uygun ve profesyonelce yürüyordu. Ardında gelecek sipariş rakamlarını görünce açıkçası çok şaşırdım. Fakat nede olsa alıcıdan ödeme garantisi almadan üretime geçmeyeceğimiz için de, devamı bekleyip görmeyi tercih ettim. Nihai proforma teklifimi geçtikten sonra işin altında yatan gerçek ortaya çıktı. Firma bana proformada yazılı toplam tutar üzerinden akreditif açacak, ancak oluşacak akreditif masraflarını bizden peşin talep ettiğini görünce olayın aslını öğrenmiş olduk. Havalesini istedikleri masraf tutarı 30 bin avro civarlarındaydı. Eğer prosedüre göre devam etmeyip, aceleci davranmış olsaydık ciddi bir kayıp yaşayacaktık. Ardından bu firma bizi Türkiye’de odalara ve birliklere şikayet etme tehdidinde bulundu, fakat biz zaten kendisini şikayet ettiğimizi söyleyince maske tam olarak düştü ve bir daha da aramadılar.
Türkiye yeni Pazar arayışları içinde Afrika kıtasına ayrı bir ilgi gösterdi. Bu nedenle Afrika’dan sıkça talepler almaya başladık. Bunların içinden gerçekleşen sipariş oranı çok düşük olsa da, yine de gelen her talebi dikkatle süzgeçten geçirmekte fayda var. Bazı taleplerinde ciddiyetsiz olduğunu baştan görür ve cevap vermezsiniz. Ancak son zamanlarda bakıyorsunuz, artık milyon adetli gerçek dışı talepler yerine, daha ciddi görünümlü, teknik detayları özenle hazırlanmış ve makul miktarlarda gelen talebin ardında, aslında Türkiye için vize alabilmek yattığını görüyorsunuz. Burada sipariş aşamasına gelindiğinde ülkenize gelmek istediklerini ve ürkekçe acaba ülkenize vize gerekiyor mu sorusunun ardından bir davetiye talebi geliyor. İşte burada aslında vatandaş sorumluluğu devreye giriyor ve sizin davetiye göndermeniz durumunda, Türkiye Cumhuriyetine refah yerine yük getirecek bir adım atmış oluyorsunuz. Sonra basından insan kaçakçılığı, kalpazanlık ve uyuşturucu hikayeleri ile bu kişilerin adını duymuş oluyorsunuz. Burada maalesef gerçek tüccarlar mutlaka etkileniyorlardır.
Bunun dışında ben kendimi bildim bileli eskiden mektupla, şimdi de e-posta ile Afrika’dan gelen ve bir generalin yakınının bütçeden artan milyon dolarları güvenli bir ülkeye aktarmak için yardım isteyen cazip teklifleri olur. Bu hikayenin arkasında da, bu teklifle ilgilinenen kişiyi Afrika ülkesine davet edip, ardından kendisini alıkoyarak ailesinden fidye isteme yatıyor. Bu tuzağada düşenleri duymadık değil.
Dolandırıcılık belli ülkelerin tekelinde değil tabii ki, ancak İtalyanların klişeleşmiş bir yöntemi daha var. Bir dolandırıcı üstad yanına masum ve yabancı dil bilen bir sekreter alır. Bu sekreter kendini ispatlayabilmek açısından canla başla çalışır ve patronundan aldığı talimat doğrultusunda hedef olarak belirledikleri ülkelere alım talepleri gönderirler. Alım taleplerine cevap veren firmalar ile diyaloğu geliştirdikten sonra, sipariş aşamasına gelindiğini ve ödeme yöntemleri konusunda üretici firmanın patronu ile görüşmek isterler. Sekreterya patronun çevirisini yaparak, siparişin geçileceğini ve ödeme yöntemi olarak banka faktoring i kullanılacağını söyler. Siz bu masum sekreterin ısrarına kanarsanız paranızı kaybedersiniz. Siparişin üretimine girersiniz ve faktoring başvurunuza ya olumsuz yanıt gelir, ya da limit dahilinde risk alarak malınızı gönderir ve faktoring dışında kalan ihracat tutarınıda zarar hanenize işlersiniz.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak bu tecrübelerin çok paylaşılmadığını görüyoruz. Ayrıca bu durumları şikayet edebileceğiniz bir merci de bulunmamakta. Resmi kurumların böyle bir durumla taraflı görüneceğinden,”etik” açıdan bir firmayı kara listeye almaları mümkün değil. Belki hukuki yollarla savcılığa suç duyurusunda bulunmak mümkün, ancak bir netice alınabilmesi mümkün değil. Sonuç itibariyle bu tarzda tecrübeleri paylaşmak, tuzağa düşmesi muhtemel birçok firmayı zarardan kurtaracaktır.
Sevgilerimle,
İsa Dal
twitter: @IsaDal_Denizli