Hüzünlü bir Teknik “Gezi” Raporu


Iki yılda bir düzenlenen Almanya Frankfurt teknik tekstiller fuarında ikinci katılışım oldu. Ağırlığı Denizli’den katılan mühendisler, sanayiciler ve akademisyenler olmak üzere toplam 34 kişilik bir heyet ile iki tam gün fuar ziyareti ile ikili görüşmeler ve yarım gün “dokusuz yüzey” makinaları üreten bir firma ziyareti gerçekleştirdik. Türkiye’nin tek sanayi/üniversite karma heyeti oluşturmuş olmanın prestijini yaşamamız, bizim için tabii özel bir ayrıcalık arz ediyordu. Özellikle de ikili görüşmelerde ortaya koyduğumuz ağırlığımızdan dolayı da fuar yetkililerinin dikkatini çekmeyide başardık diyebilirim.
Heyetimiz içinde bu fuarı ilk kez ziyaret eden ve ilk kez “teknik tekstiller” ile tanışanlarımız oldu. Son derecede ilgi çekici olan bu fuarda birçok türk firmasının tekstil teknolojilerinde epeyce bir yol katetmiş olduklarını görmekten büyük gurur duyduk.
Bu fuar sanki tekstilin “beş yıldızı”, “Mercedes” i gibi, bilginin ve teknolojinin getirdiği refahın bir yansımasıydı adeta. Katılımcı ve ziyaretçilerde bu “elit” yapıyı hissedebiliyordunuz. Zaten bu nedenle bu fuara gittik ve bu refaha ortak olabilmenin gözlemini yaptık. Amacımız geleceğimiz Türkiye’sinde gelecek neslimize tekstilinde “1.Sınıf” altyapısını hazırlamaktı.
Teknik tekstiller ile nihai hedefimiz 40 milyar USD seviyelerinde olan tekstil sektörümüzün önümüzdeki yıllarda 100 milyar USD ye ulaştırma formülünü yakalayabilmek. Katmadeğeri yüksek bu sektörün Türk sanayisinin altyapısı ve yetişmiş “teknik” adamları ile kalkınmamız için ciddi bir katkı sağlayacağı inancındayım.

Satırlarımın buraya kadar olanı birçok kimseyi ilgilendirmiyor elbette, buraya kadar sabrettiyseniz, asıl heyecanlı kısım şimdi başlıyor;

Akşam saatlerinde yorgun argın fuardan döndükten sonra Frankfurt taki otelimizin lobisindeki bütün televizyon ve farklı kanallarda Taksim’de cereyan eden “Gezi” olaylarını canlı olarak veriyordu. Günlerdir yüreğimizi parçalayan bu hadiselerin bu boyutlara getirilmiş olmasının hesabını elbette sebep olan kişi ve kurumlar hesabını bir şekilde verecekler. 12 Eylül olayları sırasında sokağa çıkamayan ve defalarca ilkokulda mahsur kalmış bir çocuk olarak o dönemlerde yaşamış olduğum travmalar ve bunları takip eden yıllardan günümüze dek yaşamış olduğumuz onlarca,yüzlerce hayal kırıklığından sonra artık herşey yoluna giriyor ve geleceğe daha ümitle bakıyoruz derken yine o çocuklukta yaşadığım korkunun içimde hortladığını hissettim. Sağduyu ve sorumluluk sahibi bir vatandaş olarakta bu duruma “tepkisiz” görünmek kadar acı, kırgınlık ve hüzün veren başka bir durumu şu anda içinde bulunduğum ruh hali içinde düşünemiyorum. Almanya’da yaptığımız yolculuk esnasında bu hüznümü gören bir arkadaşımın söylediği bir anlamda beni teselli etti. Biz vatanını ve milletini düşünen insanlar olarak zaten burada (Almanya’da) bulunmakla ve burada yaptığımız çalışmakla zaten üzerimize düşen vazifeyi yapmış oluyoruz. Evet haklı, ancak bütün emeklerin ve neslimizin geleceği için kurmuş olduğumuz hayallerin nasılda silinip yok edilebileceğini görünce kırgınlık taa iliklerime kadar işliyor. Sükunet içinde olanları bitenleri izlemeye devam ediyor ve yine herşeye rağmen engellere takılmadan çocuklarımız ve gelecekleri için nasıl güzel bir dünya kurabiliriz istikametinde çalışmaya devam ediyoruz.
Hüzün ve Sevgiyle,
İsa Dal
Twitter: @IsaDal_Denizli

Beğendiniz mi? O halde paylaşın