Hatalarımız


Yaşamımda rahatlıkla itiraf edebileceğim pek çok hatalarım oldu. Çocukluğumda, gençliğimde, iş yaşantımda ve ailem ile ilgili konularda yaşadığım, yaşattığım onlarca hata. İçinde birçok üzüntü ve pişmanlık barındıran hatalar.

Ders aldığım hataları belki tekrarlamıyorum, yeterince ders almadıklarım var elbette. Yaşam bir deneysel süreç olmasından dolayı, yine yeni hatalar yapmaya devam ediyorum. İş yaşantımdan bir başarı öyküsü çıkarabileceğim kadar, belki de ondan fazla başarısızlık hikayeleri çıkartabilirim. Şimdi asıl önemli olan noktaya geliyorum. Başarısızlığı tespit etmek ayrı, kabul etmek apayrı bir konu. Her başarısız hikâyenin sonunda eğer geriye temizlenemeyecek bir enkaz kaldıysa, o zaman bunun adı başarısız bir girişimi, başarısız şekilde sonlandırmış olduğunuz anlamına geliyor.

İş yaşantısında olsun, özel yaşantımızda, özellikle maddi anlamdaki girişimlerimizin bir enkaz ile sonuçlanmasını istemiyorsak, sıkça “ara değerlendirme” ve muhasebe yapmamız gerekiyor. İşletmeler teorik açıdan battığını, ancak bunu pratikte gördüğü zaman fark edebiliyor. Bu işletmelerin yapısına ve büyüklüğüne göre 3 ay da sürebilir, 5 yılda alabilir. İşler illa ki kötü gidebilir, evdeki Bu alana reklam vermek için tıklayınız hesap çarşıya uymaz, ancak birşeylerin doğru gitmediğini anladığınız noktada “dur” diyebilmek lazım.

Sonuç şu: Kazandığımızdan fazlasını harcadığımız zaman sorun var demektir. Sürdürülebilir bir borç yapısı ve risk sınırı var. Bu kırmızı çizgiyi aştığınızın farkında olmanız lazım, yoksa iş işten geçmiş oluyor. Toplu hareket psikolojisine aldanıp, “kaptırmamanız” lazım. İşte bizi asıl felakete sürükleyen bu algı oluyor. Netice itibariyle bir gün sonuçlarla herkes kendi başına yüzleşecek ve mücadele edecek…

Beğendiniz mi? O halde paylaşın