Yarın liseli gençlerimizin üniversiteye ilk adımı olan YGS sınavına girecekler. Aylardır gençler bu günün heyecanını yaşamakta. Bunların arasında biricik kızımda var. Geriye dönüp baktığımda işler güçler ve sınavlara hazırlık derken 17 yıl gelmiş geçmiş. 17 yıllık yaşamı içinde kızım 3 yıl üst üste yapılan ve çok sonra boşa olduğunu anladığımız SBS sınavları ve şimdide 1.5 yıldır hazırlandığı YGS sınavını sığdırdık. Kızımız gençliğinin en zor döneminin üzerine, bir de yıllarını alan sınav stresini ekledi. Kızımız sınava hazırlanırken, diğer yandan ebeveyn olarak bizler de ilgimizle ve sabrımızla sınandık. Ne birlikte akşamımız oldu, ne de hafta sonumuz. Gelecekten dönüp, geçmişe baktığımızda bütün bunlar gereklimiydi diye sorguladığımızda, acı bir gerçekle yüzleşmemiz gerektiğini görüyoruz. Dünya, eğitim sistemleri üzerinde sürekli kafa yoruyor. En gelişmiş eğitim sistemleri kendilerini sorgulayıp sürekli kendini yenilerken, ben sadece kendime şu basit soruyu soruyorum. NEDEN BİZ ? Neden eğitim kurumları ve neden eğitmenler sınava girmiyor ? Neden eğitmenler ve okullar akredite edilmiyor ? Sadece müfredat değil, müfredatı aktarma yetkinliğine sahip olması gereken eğitmenlerin yetkinliği arttırılmıyor ve sınanmıyor ? Öyle eğitmenler gördüm ve duydum ki, bunlar “eğitim” in tek bir harfinden bile yoksun ve kişilik olarak pedagojik formasyonun “f” sine bile dokunamazlar. Bazılarının IQ seviyesinden dahi şüphe duyduğum oldu. Buna rağmen içlerinde öyle tek tük değerler var ki, onlar zaten bizim kahramanlarımız.
Bırakın artık çocuklarımızla uğraşmayı, biraz da sistemle ve dolayısıyla eğitmenlerle ve onların yöneticileri ile uğraşın.
Bırakın çocuklarla uğraşmayı, biraz da onların sorumsuz aileleri ile uğraşın.
Artık çocuklarımızı rahat bırakın, bırakın onları dünyayı değiştirecek “projeler” ile uğraşsınlar.
Aptal çocuk yok, eğitmeyi beceremediğimiz çocuklarımız var. Hepinize sınavda başarılar diliyorum. Şunu bilin ki, başarısız olmak sizin kabahatiniz değil çocuklar.