Çocukluğumdan beri çözemediğim birşey var. Büyüme ile birlikte yaşadığım bazı fiziksel değişimleri doktora sorduğumda; “yok öyle bir şey”, diye bir fırça ile yiyip oturduğum için, asla tekrarında sorma cesaretim olmamıştır.
Gerçekten eskiden doktorlar insana ne kadar kötü davranırdı değil mi ? Cahil, köylü ve çocuksanız vay halinize. Çocukluğumda bütün dolgularım anestezi olmadan yapılmıştı ama bunun teknolojiden dolayı mı böyle olduğunu bilemiyorum.
Günümüzde kafanız takıldığı zaman sizinle insan gibi ilgilenecek doktorlar olduğu gibi, çekinebileceğiniz bazı sorulara cevap bulabileceğiniz arama motorlarımız var.
Medeniyet ve teknoloji ne büyük nimetmiş ! İlk satırlarımda, “acaba neden” doktordan fırça yedi sorusuna örnek olarak: Gözlerimi açıp kapayınca gezinen mikroskobik yaratıklar (halen ne olduğunu bilmiyorum ama merakta etmiyorum artık) ve dikkatle bakınca fark edilen yüzümdeki asimetri. Hastalık değilmiş demek ki halen yaşıyorum 🙂
Yazının başlığında gördüğünüz “beyin uyuşması”, biraz böyle bir “anormal” lik hissi ile tanımlanabilir, ancak ben bunun günümüzün en önemli rahatsızlıklarından olduğunu düşünüyorum. Di̇ğer bir adı “tembellik” hastalığı, “isteksizlik” vs. yani Bu alana reklam vermek için tıklayınız kısacası, “bir işe el atamama” diyebiliriz. Buna “yapamama” diyelim, sebebi fiziksel şartlar ve kişinin fiziksel durumu olabilir belki. Ancak benim taa çocukluktan beri gözlemlediğim en temel sebep, “kinetik” nedenler. Yani genel durumunuzu bir “devinim”, bir “hareket” içine sokmadığınız sürece, o ivmelenme ile birlikte “üretgenliği” sağlamanız çok zor.
Eskilerin deyimi ile, miskin miskin oturdukça, o miskinlikten kurtulma şansınız yok. Halbuki yaşam sevinci, arzusu, mutluluk, bunların hepsi “devinim” sayesinde gerçekleşiyor. O nedenle, bu yazıyı okuyan ve harekete geçmeyi bekleyen herkese çağrım: “Hadi ilk adımı atın, hatta en kolayından atın, gerisi gelecektir.” diyorum. Hepinize ‘Devingen’ ve ‘Üretken’ bir yaşam diliyorum.