Asırlık şirket hayalimiz


Avrupa ve ABD de 100 yaşını aşmış işletme gördüğümüzde pek şaşırmıyoruz. Türkiye’de ise dalya demiş bir işletmelerin sadece adı var, fakat kurumsal devamlılık olarak bunu göremiyoruz. 100 yıl önce dedem leblebi satarmış, bugün bende leblebi satıyorum demekle, 100 yıllık işletme olunmuyor. Burada Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyetine geçişin ve muazzam bir savaş ve dönüşüm sonucu kayıpları göz ardı etmiyoruz. Bizde de yavaş yavaş 3-4-5inci kuşaklar oluşmaya başladı. Ancak kuşaklar arası geçiş oldukça sancılı gerçekleştiği kesin. Babalardan oğullara/kızlara, oğullar/kızlar,kuzenler arasındaki mücadele, gelinler/damatlar arasındaki mücadele, baba ile evlatlar arası mücadele derken, işletmeler sağlıklı şekilde büyüyemeden parçalanıyor ve sonrasında birçoğu da yok olup gidiyor. Bu nedenle günümüzde artık işletmeler bu olumsuzluk zincirini kırmak üzere aile şirketleri anayasası oluşturarak, bir diğer adıyla “kurumsallaşma” yolunda adımlar atıyorlar. Bu süreç tabii mücadele gerektiriyor, zira aile fertleri, özellikle önceki jenerasyonlar, bu değişime pek sıcak bakmıyorlar. Paylaşımcı ve pozitif dışsallığı oluşturan temel unsurları kabul etmek, bizim alışageldiğimiz iş kültürümüze ters geliyor. İşletmelerini binbir güçlükle bugüne getiren aile büyükleri, dizginleri ellerinden bırakmaktan halen bir hayli endişeli olmaya devam ediyorlar. Türkiye’nin kültürel yapısına benzeyen ülkelerde de aynı sorunlar yaşanıyor. Biryerde aslında kurum kültürü anayasası evrenselde diyebiliriz. Günümüz şartlarında bu değişim, Türkiye’nin kültürel altyapısına uygun modeller sayesinde hızla gerçekleşmektedir. Bu geçiş sürecini hızlandıracak şekilde modeller revize edilmeli, ve kurum kültürü ve aile şirket anayasaları hızla oluşturulmalı, zira bunu tesis etmekte epey bir zaman ve emek gerektiriyor. Türkiye Cumhuriyetinde kurulup kapanan şirket oranı %75 lerden çok hızlı bir şekilde düşecektir ve hatta önümüzdeki yıllarda 50 li, 75 li , 100 lü yaşlarını kutlayacaklardır. Çalışan sayısına bakmaksızın, her işletmemiz bu çalışmayı yapmak durumunda. Yıllar önce ISO standardı dediğiniz zaman, çok sofistike, havalı ve paralı bir sertifikasyon gibi gelirdi. Oysa bugün 1-2 çalışanlı işletmeler, hatta bakkal dükkanı ve kuaförler ISO sertifikasyonuna sahip ve işyerlerinin kurumsal altyapısını oluşturmuşlar. Bugün kurumsallaşmayı çok fazla gözümüzde büyütmeden, bir ucundan bir şekilde tutup bu işi başlatmamız gerekiyor. Verimlilik ve kazanç ancak güçbirliği, süreklilik ve istikrarlı bir işletme yapısı ile mümkündür.
Sevgilerimle,
İsa Dal
Twitter: @IsaDal_Denizli

Beğendiniz mi? O halde paylaşın