Anneciğinin giydirdiği ayakkabı


1 Eylül Dünya Barış Günü kutlandı. Neden ki ? Dünya da bir günlüğüne Barış mı ilan edildi ? Birleşmiş milletlerde 35 yıl kadar önce ilan edilen bir gün. Birleşmiş milletlerin işi de zor. İşgalci, zorba ve emperyalist görünen bir çok ülkeyi barışçıl gösterip aklamak, Birleşmiş Milletlerin işlevlerinden biri. Her egemen ülke, her egemen millet, kendi varlığını koruyabilmek için savunma ve saldırı mekanizmalarını devreye almak zorunda. Bu nedenle bu dünyada asla barıştan söz edilemez. Barış olsa bile, bu çağda olmayacağı kesin. Bu kafayla ve bu kafalarla asla olmaz. Kim savaşı ister ki diyebilirsiniz. O zaman savaşmayı önce evimizde, iş yerimizde, sokaklarda bırakmamız gerek. Bunun için henüz düşünsel anlamda yeterince evrilmedik.
7 Eylül 2012 tarihinde Selçuk ta bulunan evimizden yola çıkıp, Ankara da bir toplantı için Adnan Menderes havalimanına giderken, sabahın 5 inde Jandarmayı kıyılara inen yolun başında görünce, bir terslik olduğunu anlamıştım. Ankara da iken internete düşen haber sonucunda, bu telaşın nedeninin, o sabah kıyıya vuran 61 mültecinin cesedinin neden olduğunu öğrenmiştim. Batan, batmakta olan teknelerden kurtulanlar, boğulanlar, kabinde havasız kalıp boğulanlar, kamyonlarda havasız kalıp ölenler, son yıllarda üst üste yaşanan bu dramlar artık olağan günlük haberler içinde yer alır oldu.
1990 yılından kalma “Umuda Yolculuk” filmini anımsadım. Burada kartpostallardaki İsviçre de daha güzel bir yaşam adına zor şartlarda sınırları geçen Maraşlı bir ailenin dramını anlatılıyordu. Umuda yolculuklar bitmiyor işte.

Bugün 2 Eylül 2015. Yine kıyıya vurmuş cesetlerin fotoğrafları medyada paylaşılıyor. Küçük bir bedenin cesedi Bodrum da kıyılara vurmuş. Dramın cansız görüntüsü.
Anneciği, o ufak oğlana o cici ayakkabıları giydirirken, ailesi için barış ve huzur dolu bir geleceği hayal ediyordu.

Adeta kanım çekildi, insanlığımdan bir kez daha utandığım bir gündü.

Beğendiniz mi? O halde paylaşın