6 Mart Dünya festivaline doğru!


Dünya da ana haber bültenlerine taşınan onlarca çılgın etkinlikler gerçekleştiriliyor. Bunların en başında İspanyolların boğa ile domates festivallerini ve Rio karnavalını sayabiliriz. Her ikisi belki vahşi ya da etik olmasa da, çok ses getirdiği kesin. Bunun yanısıra daha çok “hüman” sayılabilecek, yüzyıllardır gelenekselleşmiş Venedik festivali ve özellikle de Almanların faşing festivalleri var. Bizim Türkiye de direk hatırlanan Kırkpınar yağlı güreş festivalimiz var ki, bu dünyanın en eskileri arasında olduğunu söyleyebiliriz.

6 Mart Türk Havlu ve Bornoz gününde aslında hedeflediklerimiz hem bunlar, hem de bunun da ötesinde bir amaç yatıyor. 6’Mart, bir sanayi, ticaret, turizm ve kültür projesidir. Bunu başta Denizli protokolümüz ve ekonomi bakanımız çok iyi okudular. Türkiye de hiçbir protokolün cesaret edemeyeceği, temelinde kültürümüzce mahrem sayılabilecek bir emtia yı hiç tereddüt etmeden sokak ortasında giymeleri, ciddi bir medeni cesaret örneğidir. Toplumlarda şehir protokolü öncü olarak ilk adımları cesurca atmalı ve halka örnek olmalıdır. Denizli protokolü bu adımı tereddüt etmeden atmıştır ve bu sayede Dünya’da ses getirecek bir kültür, turizm ve ticaret faaliyetinin doğmasına vesile olmuşlardır.

Ben şahsım, Denizli Tekstil ve Giyim Sanayicileri derneği yönetim kurulu adına ve aynı zamanda başkan yardımcılığı görevimi yürüttüğüm Türkiye Moda Hazır Giyim Federasyonu adına başta sayın bakanımıza ve Denizli protokolüne derin şükranlarımı sunarım. Bu arada gazete manşetlerinde yer aldığı üzere, dikkat çeken en önemli husus ise, katılımcılar içinde siyasetin her renginden başkan adayları, parti temsilcileri ve milletvekillerin yer almasıydı.

Seçim öncesi bir hareket olmasının etkisinin olduğunu zannetmiyorum, çünkü 6 Mart ta siyaset değil, Denizli’nin ekmeğini çıkardığı ve tarihi bulgular ile sahip çıktığı havlusu ve bornozu için bir araya gelindi. Ben burada bu değerli insanları, mümtaz şahsiyetleri ayrı ayrı takdir ediyor ve şükranlarımı sunuyorum. Bu projede eleştirilen çok şeyler oldu, hem ilkinde, hemde ikincisinde. Ancak tarihi temelleri attığınız bir proje öyle kolaylıkla ortaya çıkmıyor işte. Basamakları yavaş yavaş, adım adım çıkmanız gerekiyor. Bu iğneyle kuyu kazmaya benziyor bir yerde. Ancak bu yıllar geçtikçe anlaşılacak ve proje gerçek karakterini bulacaktır.

Hedefimiz Denizli’mizin, ülkemizin dünya çapında ses getirecek ve her yıl takip etmek üzere on binlerce insanın dünyanın dört bir yanından geleceği bir festival ortaya çıkarmaktır. Bu sayede hem “ölü sezon” diye tabir ettiğimiz dönem içinde Turizm canlanacak, hem de herkesin uyuduğu bir dönemde bir pazarlama faaliyeti gerçekleştirilicektir. Festivallerin genellikle yazın yapılması nedeniyle bu dönem iyi değerlendirilmiş olacaktır.

Avrupa da çok ses getiren “faşing” festivalleri, genellikle Şubat-Mart aylarında yapılır ki, bu havanın iyi olmadığı dönemdir. O nedenle mevsimsel bahanemiz de olmaması gerekir. Önümüzdeki yıl ticaret odasının getireceği yurt içi alım firmaları, ihracatçı birliğinin dünyanın dört bir yanından getireceği büyüklü küçüklü alımcılar ve sanayi odasının getireceği yatırımcılar ile oluşturulacak hava ile Denizli sanayi ve ticareti geleceğe “dev bir adım daha” atmış olacak. Konserler, paneller, seminerler, yarışmalar derken, sadece bir güne hapsedilemeyecek, haftalık bir festival ortaya çıkacaktır. İnterdisipliner çalışma yapısına örnek teşkil edecek bu festivalin sahibi DENİZLİ olacaktır.

Biz de Detgis olarak işin bir ucundan tutan ve vatana olan sorumluluğunu yerine getiren bir sivil toplum kuruluşu olarak üzerimize düşen vazifeyi yerine getirmeye gayret edeceğiz. Bu projeye inan ve destekleyen her kurum ve kuruluşa, destek veren her bir isme ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. O gizli kahramanlar kendilerini biliyorlar, en az bizim kadar sahip çıktılar, yürekleri hep bizlerle attı ve aynı heyecanı hissettiler.

Kentin bu güzel insanları var olduğu müddetçe gelecek daha da güzel olacak.
Sevgilerimle…

Beğendiniz mi? O halde paylaşın